NUTK-İ ŞERÎF
ve
ÎZÂHI
Her nefesde bir tecellî-i Hudâ ister gönül
Kendine bu gurbet içre âşinâ ister gönül
Allah dostları, Allah ile üns tutmuşlardır ve Hakk'ın tecellîleri ile mest ü hayrân olmuşlardır. Onlar için Allah'dan ayrı kalmak, nefessiz kalmak gibidir. Onun için tecelliyâtın kesilmesini hiç istemezler. Hakk dostları kendilerini gurbetde kabûl ederler. Çünkü bu dünyâya gelmekle, Hakk'dan ayrı düşmüşlerdir. Bu gurbet acısını, ancak kendileri gibi Hakk dostları ile hemhâl olmak hafifletir. Eğer kendileri gibi âşık-ı billah bir zât bulurlarsa onunla hemdem olurlar. Tıpkı Hazret-i Mevlânâ'nın Şems-i Tebrîzî'yi bulunca, dâimâ onunla beraber olması gibi.
Görmeğe âyînesinde pertev-i nûr-ı Hakk'ı
Hâkipây-i Mustafâ'dan tûtiyâ ister gönül
Bütün feyz-i ilâhîyi Habîb-i Hudâ'dan alır Allah dostları, Hakk'ın nûrunu O'nda görürler. Zîrâ Resûlullah mir`ât-ı Hakk'dır. Onun için Resûlullah'ı çok severler, O'na çok tazîm ederler, hürmet ederler.
Nice bir bâğ-ı fenâda zâr ide dil bülbülü
Bir hazân irmez gülistân-ı bekâ ister gönül
Bu dünyâda ayrılık acısıyla ağlayıp inleyen Hakk dostlarının tek arzusu Hakk'a vuslatdır. Öyle bir vuslat ki, ayrılığı yok. Dâimâ Hakk'la beraber olmak isterler.
Bir şeb-i mi'râc içün bin şem' uyandır cânına
Şem'-i Hakk'dan şeş cihâtında zıyâ ister gönül
Hakk'a urûc edebilmek için, kalbi nûrlandırmak lâzımdır. Bu da ancak ibâdetle, tâatla, zikrullahla olur. Bir gecelik mi'râc için bin gece uyanık kalmak lâzımdır. Bu da yetmez aşk lâzımdır. Aşk çerâğı yanmadan nefsin zulmeti gitmez. Ancak aşkın nûru ile kalb sâfa gelir, rûh a'lâ-yı illiyyîne yükselir. Aşk-ı ilâhî de ancak Hakk tarafından gelir, kulun isteği ve irâdesiyle olmaz. Yapılan bütün ibâdetler, tâatler, zikirler, münâcâtlar hep aşk-ı ilâhîye nâil olmak içindir.
Devlet-i dünyâ vü 'ukbâ çünki tecrîd içredir
Ne kabâya meyl ider ne hod 'abâ ister gönül
Ne dünyâya meyleder Allah dostları ne ukbâya, ancak Allah'ı arzu ederler. Zîrâ dünyâ da ukbâ da mahlûkdur, mâsivâdır, Hakk'a perdedir. Bunlara gönül bağlayan, Hakk'a eremez. Bu yüzden dünyâya hiç rağbetleri yokdur onların, ne mala mülke kıymet verirler, ne makâma mevkîye. İbâdeti ve tâati de aşk ile yaparlar, ihlâs ile yaparlar, cennet için, sevâb için yapmazlar.
Hakkıyâ mahrem bulunmaz râz-ı 'aşka bu zamân
Halk-ı 'âlemden anınçün ihtifâ ister gönül
Âşıkların hâlini ancak âşıklar bilir, evliyânın hâlinden ancak evliyâ anlar. Bunların da sayısı azdan azdır, her zaman bulunmaz. Onun için Hakk dostları âşinâ bir gönül bulamadıklarında inzivâya çekilirler, kendilerini gizlerler. Tıpkı Şems gidince, Hazret-i Mevlânâ'nın kimseyle görüşmemesi, inzivâya çekilmesi gibi.
İsmâil Hakkı Bursevî
Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî
NAĞME-İ AŞK
"Aşk oduna kim yanarsa
YanıtlaSilOl bilir hâlim benim
Cân-u dilden kim Hû derse
Ol bilir kâlim benim"