"Can boğazdan gelir" demiş atalarımız. Doğru, yemeden yaşanmaz çünkü, hayâtda kalmak için yemek içmek şartdır. Evet, yemek içmek şartdır, zarûrîdir ama bu, bedenin idâmesi içindir. Beden, insanın süflî tarafıdır. Bir de rûhu var insanın yani manevî hayâtı var. İnsanı insan yapan, rûhudur, bedeni değil. Aynı beden hayvanda da var. İnsanı hayvandan ayıran şeydir rûh, beden rûhun bineği mâhiyetindedir ancak. Öyleyse yemek içmekden maksad, binek mâhiyetinde olan bedeni diri ve sağlam tutmakdan ibâretdir. Bundan ötesi, hem bedene eziyetdir, hem rûha. Pek çok hastalıklar fazla yemekden, hatâlı beslenmekden kaynaklanıyor. Vaktiyle yalnız hekimlerin bildiği bir şeydi bu, şimdi bütün cihân biliyor bunu. Her tarafda hekimler, diyetisyenler türlü türlü yayınlarla bunu anlatıyorlar, halka nasıl beslenmeleri gerekdiğini söylüyorlar.
Şöyle düşünelim, bir atımız var, cins bir at, istesek bizi her yere rüzgar gibi götürebilir. Ama biz o ata binmiyoruz, onu ahıra çekmişiz, önüne sevdiği her şeyi koyuyoruz, yiyor, suyunu da bol bol veriyoruz, içiyor. Günler, aylar böyle geçiyor. Sizce ne olur o ata? Mahvolur hayvan öyle değil mi? At at olmakdan çıkar. İkincisi, boşuna masraf etmiş oluruz, çünkü yedi içdi hayvan ama bize bir faydası olmadı. Onun vazîfesi bizi taşımakdı, gideceğimiz yere götürmekdi.
İşte yalnız bedenlerini besleyen insanlar, tıpkı bunun gibidir. Yiyorlar, içiyorlar, yalnız bedenlerini besliyorlar, rûhu ihmâl ediyorlar. Halbuki aslolan rûhdu ya hani, beden ona hizmet edecekdi ya. Ne oldu? Beden keyfine bakdı, rûh bineksiz kaldı. Rûhun bineksiz kalması demek, insanın ibâdetden, tâatdan geri kalması, zikrullahdan, muhabbetullahdan uzak kalması demekdir. Ne büyük felâketdir bu!
Üstelik, o keyif veren yiyecekler, içecekler, bedeni de mahvediyor. Ne kan şekeri yerinde duruyor, ne kolesterol, ne karaciğer sağlam kalıyor, ne pankreas, damarlar da tıkanıyor yemekden, barsaklar da hapı yutuyor. Velhâsıl keyif süreceğim derken, insan kendi kendisini helâk ediyor.
İşte bunun için büyüklerimiz, bu yeme içme meselesine çok dikkat etmişler, fazla yemeyi âfet kabûl etmişler, âfât-ı batn demişler buna, mide âfeti yani. Zîrâ yeme içmede ölçü kaçarsa, bir âfete dönüyor iş.
Kılleti taam,kılleti menam,kılleti kelâm,zikri müdam,fikri tamam...
YanıtlaSil