Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
"وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍۚ vel tenzur nefsün mâ kaddemet li gadin". Ey gâfil! Apartmanları kurdun, kasalara paraları yerleşdirdin, çocuklarını da okutdun, mektebden de mezûn etdin ama sefer var sefer! Yolculuk var yarına! Sefer var yarına, sefer, sefer! Yarın, belki yarından daha yakın. "وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍۚ vel tenzur nefsün mâ kaddemet li gadin". Nefis baksın, hesâb etsin, ömr ü hayâtının günlerini, dakîkalarını, gecelerini, gündüzlerini tahattur etsin. Unutdun, yapdığın isyânları, yapdığımız isyânları unutduk. Hayırları unutmadık. Ters yap bu işi. Hayrını unut da isyânını unutma ve ağla isyânın için. Sen gülüyorsun, ben gülüyorum, cennetde yerini mi gördün? Mîzânda, mîzânın sağ kefesi mi ağır geldi. Amel defterlerin sağ tarafından mı verildi? İltifât-ı Resûlullah'a mı mazhar oldun? Cennetin kapıları sana feth olundu da tebşîr mi olundun, hâzin seni cennete mi davet etdi? Bilmiyorsun ki nâr sana hazırlanmışdır, yapdığımız suçlardan. Giden cenâzelerin bir çoklarının îmânsız gitdiklerini görüyoruz. İsimleri belki Ahmed, belki Fevzi, belki şu, belki bu. İsimle değil iş. Îmân kağıdını koynuna koyabildi mi? Kağıddan murâdım nüfus kağıdı değil. İsmini defter-i îmânda mukayyed kıldırabildi mi? Ömrünün manâsına, hayâtının manâsına akıl erdirebildi mi? Buraya niçin geldiğini düşünebildi mi? Ne gibi hazırlık yapdı? Yalnız yemek içmek miydi vazîfesi, mal toplamak mıydı? Geceleri sabaha kadar para saymak mıydı? İçki ve fışkıyla mı meşgûl olmakdı? Vazîfesi bunlar mıydı acaba? Hiç ölenleri görüp de ibret almadı mı? Nöbetin ona geleceğini düşünmedi mi? "وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍۚ vel tenzur nefsün mâ kaddemet li gadin". Yarınki gün için ne hazırladın, yarınki gün? Yarından murâdı Cenâb-ı Hakk'ın, kıyâmetdir. Senin kıyâmetin, ölümündür.
Medet yâ Allah (c.c.), şefâat yâ Resûlallah (s.a.v.), himmet yâ Aşkî (k.s.)...
YanıtlaSilHocam ruhen çok sıkışmış ve çaresiz hissediyorum. Ne yapacağımı nereden başlayacağımı kalbimi dünyadan nasıl arındıracağımı bilmiyorum. Çabalıyorum yapamıyorum. Yapamadıkça kendimden soğuyorum. Sonsuz bir döngüde gibiyim.
YanıtlaSilSen yapamazsın o işi, yaparsa Allah yapar. Allah kula tâlib olmazsa, kul Allah'a tâlib olamaz. Allah nasîb etmezse, tövbe edemezsin. Allah tövbeni kabûl etmezse, tövbende sabit olamazsın. Allah'a iltica edeceksin, Allah'a yalvaracaksın, "Yâ Rabbi, ben nefsimle başa çıkamıyorum, sen beni nefs elinden kurtar" diyeceksin. "Yâ Rabbi beni kulluğuna kabûl et, ibâdet ve tâatından zevk ver" diyeceksin. Üstelik kuru kuruya yapmayacaksın bunu, gözyaşı dökeceksin, ağlayıp inleyeceksin, âh u zâr edeceksin. Denize düşen ve boğulmak üzere olan bir kimse nasıl yardım isterse, o şekilde yardım isteyeceksin Allah'dan.
SilHocam bazen bu bahsettiğiniz haller oluşuyor. Huzurda hissediyorum kendimi içim ürperiyor kalbim yumuşuyor gözüm ıslanıyor. Sonra insan içine çıkınca bir anda başka bir hale geçiyorum. Yine dünyalık yine etten kemikten oluyorum. Allah razı olsun yazdıklarınızı takip ediyorum kalbime ekilen tohumlar gibi geliyor iyi hissettiriyor. Dediğiniz gibi iltica etmekten başka çare yok.
YanıtlaSilÖyleyse ben sana bir tavsiyede bulunayım. Daimâ iyilerle beraber ol, salihlerle, sadıklarlar beraber ol. Çünkü sen ne kadar uğraşsan da etrafındakiler düzgün insanlar değilse, seni de kendilerine benzetir onlar. Kötü arkadaşlarını terket, beraberce günaha girdiğin, kötü yerlere gittiğin kimseleri bırak. Sana Allah'ı hatırlatan, ibadetli taatlı insanlarla beraber ol. Böyle yaparsan, senin de hâlin düzelir, onlar gibi olursun. Selamlar.
SilTavsiyeniz için teşekkür ederim hocam yapmaya gayret edeceğim inşallah. Allah razı olsun.
YanıtlaSil