NUTK-İ ŞERÎF
Elâ ey bülbül-i dil bâğ-ı vahdetden haber söyle
Yeter bu 'âlem-i mik içre kesretden haber söyle
Nice bir rûze-dâr-ı mâsivâ-yı Yâr olam böyle
Cemâlin göster anın 'ıyd-ı vuslatdan haber söyle
Murâdım ka'be-i vaslında kurbân olmadır anın
Döküp hûn-i ciğer bir dem şehâdetden haber söyle
Diyâr-ı gurbete düşdüm vatandan dûr olup âhir
Ezelki 'âlemi bildir velâyetden haber söyle
Dilâ nûş eyledinse zemzem-i vaslın o cânânın
Demâdem mevc uran şol feyz-i hikmetden haber söyle
Eğer bildinse bu Kâf-ı vücûd içre nedir 'Ankâ
O bezme irdin ise 'ıyş u 'ışretden haber söyle
Dilinde tutma tûtî-vâr 'irfân sükkerin cânâ
Mezâk-ı ma'rifet câm-ı hakîkatden haber söyle
Derûnum gamla peymâne-veş leb-ber-leb olmuşdur
Yeter râzın nihân it gizli sohbetden haber söyle
Nesîm-i rahmet-i Hakk açdı mı gülzâr-ı ma'nâyı
Kerem kıl gel 'inâyetden her âyetden haber söyle
Ana 'âşık olanlar ravza-i cennâtı neylerler
Ko vasf-ı gayrı gel sırr-ı hüviyyetden haber söyle
Benim şol kimiyâ-yı 'aşka kâbil mi 'aceb gönlüm
Bu fakr u fâkadan kurtar o devletden haber söyle
Harîm-i Yâr'a çokdan arzu eder dil ü cânım
Bu yolda rehnümâ olgıl ziyâretden haber söyle
Dilimde çaşni yokdur mezâk-ı telh-i firkatle
Şekerler sun dehânından o lezzetden haber söyle
Eğer gördünse cânânın cemâlin âşikâre sen
'Iyân bildir yeter ey dil rivâyetden haber söyle
'Azâb-ı mâsivâya mübtelâyem tâ-be-key böyle
Vücûdum hâlis altun eyle rahmetden haber söyle
Kulağım hâlîdir sayt u sadâ-yı zühd ü takvâdan
Bana şol "küntü kenz"i aç muhabbetden haber söyle
Benim nefsimle cengim vâ'izâ besdir yeter sen de
Dilîr ol sözde gavgâ-i kıyâmetden haber söyle
Yeter ey Hakk'a mahrem Hakkı'yı sevdâya saldın sen
Bugün keşf eyle râzı sırr-ı Hazret'den haber söyle
İsmâil Hakkı Bursevî
Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî
"Biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-ı firâkız
YanıtlaSilÂteş kesilir geçse sabâ gülşenimizden"
"Sırr‐ı Hakk'ı nicesi fâş eyleyem ben ey sikât
YanıtlaSilK'anı ancak remz ile etmiş beyân ehl‐i nikât
Her ne denlü âşikâr etsem hafâsın artırır
Ol 'ayân iken anı örter delâil beyyinât
Anı tevhîd eylemez illâ ki şirk ehli eder
Vahdet‐i Hakk'ı duyanın dili lâldir aklı mât
Her ne kim fevka'l‐ulâ tahte's‐serâda var durur
Zât‐ı vâhiddir velî göründü nice bin sıfat
Zâtı birdir lîk evsâfına gâyet yok durur
Gör bu fânûsu ki anın şem'i oldu nûr‐i zât
Zâhir ü bâtın kamusu bir fenerdir gayri yok
Şem'i insân oldu fânûsu cemî' mümkinât
Ey Niyâzî âdem oldu çün cihânın şu'lesi
Bahş olur âdem deminden 'âleme rûhu'l-hayât"