Sayfalar

24 Mart 2022 Perşembe

İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın Gözüyle İsmâil Sâib Efendi

Târih profesörü İsmâil Hakkı Uzunçarşılı kendisinden pek çok sitifâede etdiği İsmâil Sâib Efendi'nin vefâtı üzerine TTK tarafından yayınlanan Belleten'de "Üstâd İsmâil Sâib Sencer" başlıklı şu yazıyı kaleme almışdır :

Sekiz, on gün süren kısa bir hastalıktan sonra vefat ederek (23 mart 1940 ve 13 sefer 1359) Cumartesi günü kendisini toprağa koyduğumuz büyük üstad İsmail Sâib Sencer, yalnız Türklerin ve islamların değil şarkiyatla meşgul dünya ilim aleminin en maruf ve en bilgili ve aynı zamanda en münzevi ve mütevazi ve halûk simalarından biri idi. Kendisi biz Türklerden ziyade Avrupalı âlimler tarafından tanınırdı. Avrupadan Türkiyeye gelen bir müsteşrik veya Mısırdan Hintden ve diğer islam aleminden İstanbula uğrayan bir alim mutlak sûrette Beyazıtta Umumi Kütüphaneye uğrayarak içi ve dışı nurlu olan bu mütebahhir alimi ziyaret eyler ve müşküllerini hallederdi. İstanbula gelemiyenlerin mektuplarla ve bilvasıta işlerini gördükleri çok vakidi. Bundan bir müddet evvel Türkiyeye gelerek Ankarada ve İstabulda ilmi konferanslar veren meşhur Fransız alimi M. Masinyon, İstanbulda Umumi Kütüphanede bulamadığı hocayı son ikametgahı olan Koskadaki Ragıbpaşa Mektebinde ziyaret etmiş ve ilmi mübahasede bulunmuştu.

Ateşin bir zekaya, yaşının hemen yetmişe gelmesine rağme şayan-ı hayret bir hafızaya, tarih, edebiyat, kelam, felsefe ve tasavvuf, bibliyografya ve teracim-i ahvalde fevkalade malûmata sahib olan üstadın, esefle söyleyeyim ki, bugün namını daima yad ettirecek basılmış kitap halinde bir eseri yoktur. Fakat gerek memleketimizdeki ve gerek hariçteki ilim adamları kendisinin mütalaalarından, gösterdiği mehazlardan istifade ederler, müşküllerini onunla bilvasıta veya doğrudan doğruya görüşerek hallederlerdi. Bunun için şarkiyatla müteveggil âlimler onun talebeleri ve eserleri de kısmen Hoca merhumun eseri demektir. Zaten merhum üstad, müstakil eser yazmaktan ziyade eser yazanlarm müşküllerini halletmeği ve onlara yardım için çalışmağı çok severdi. Bu gün bir daha aç~lmamak üzere bu kapı kapanmıştır. Prof. D. Ritter Hoca'nın bütün müşkülleri halletmesinden dolayı ona ilim hâtifi derdi.

Büyük üstad İsmail Sâib'in babası Şevki Efendi binbaşı mütekaidi iken İstanbulda vefat etmiştir. Şevki Efendinin babası ve ceddi aslen Arabkirlidir. Üstad Bay İsmail Sâib, 1288 de Koca Mustafa Paşada doğmuştur. İlk ve orta tahsilini mülkiye mekteplerinde yapmış, cami dersine devam etmiştir. Orta tahsilden sonra dört sene mülkiye tıbbiyesine ve hukuka devam eylemiş fakat temin-i maişet için imtihan vererek tayin edildiği Bayezid Umumi Kütüphanesi ikinci hafız-kütüplüğü, hukuk ve tıbbiyeye devamına mani olduğundan oraları terk eylemeğe mecbur olmuştur. İlmiye derecesi Bayezid dersiamlığı idi.

Merhum hocamız yarım asra yakın Bayezid Umumi Kütüphanesinde hafız-ı kütüplük etmiştir. Bunun yirmi seneden fazlası kütüphane müdürlüğü ile geçmiştir. 
İsmail Sâib üstadımız Arapcayı ve Arap Edebiyatını en iyi bilenlerin birinci sınıfında ve belki de onların başında idi. İyi Farsça ve Fransızca da bilirdi. Üstad kadar muhtelif ilimlerde kitap okumuş, hazmetmiş ve okuduğunu hıfzetmiş bir ilim adamının terceme-i haline vâkıf olmadığımı ve araştırmama rağmen duymadığımı itiraf edeyim.

Gündüzleri akşama kadar muhtelif meslek ve milletten kendisine müracaat edenlerin sorgularına cevap veren, müşküllerini halleden Hoca merhum, geceleri de etrafına yığdığı yazma ve nâdir eserlerin tetkikiyle meşgul olur ve lüzumu halinde notlar alır ve okuduğunu hafızasında saklardı. O kadar ki icabında sorulduğu zaman yıllarca evvelki mütalaasını söylerdi. Okuduğu kitaplar arasında kendisinden istifaza edenleri alâkadar eden bir şey görürse hemen verir ve not ettirirdi.

Merhum Üstad, daha mektep talebesi iken otuz beş sene evvelden tanırım, kendilerinden bilfiil istifazam otuz sene kadardır, her ne zaman müracaat etsem müşkülümü hallederdim. Bazan müracaat edenlerin biribiri ardına gelmeleri üzerine işi nöbete binerdi. Bazan hastalandıkları zaman dahi müracaat edenleri reddetmez, "Okuyalım biraz açılalım" derdi. Okunması pek güç, noktasız ve pek muğlak ve karışık yazıları süratle okur ve hallederdi. Eski müelliflerin yazılarını bilirdi.

Merhum Üstâd, katiyyen taassuptan uzaktı, herkes hakkında hüsn-i zan besler ve hiç bir kimse ile bu yolda mübahase etmezdi. Bundan dolayı muhtelif din ve mezhepte olan ve hoca merhumdan istifade edenler onun fazileti kadar hüsn-i ahlâkına da meftun idiler. Kendisini gücendirmiş olanlara hiç bir şey olmamış gibi dost muamelesi yapar, hatta o kabil insanlara icabında kudreti nisbetinde maddi yardımlarda da bulunurdu.

Birçok fukarası vardı, bundan başka muhtaç olanlara da elinden gelen yardımı yapardı. Vefa denilen mefhumun yüksek ahlâkın, yüksek faziletin timsali idi. Kendisine müracaat edenleri kat'iyyen boş çevirmezdi. O kadar ki ayın daha ilk günlerinde maaşının bir kısmını muhtaçlara ve bir kısmını da pek düşkün olduğu kedilerinin masrafı için kasaba, sütçüye verirdi. Merhumu çok zaman günlerce yalnız çorba içerken, salata yerken ve hatta ekmeği tuz ve biberle yerken görürdüm.

Bir gün mutad üzere kütüphaneye gitmiştim, tatil zamanı idi. Yanlarında kibar düşkünü bir zat vardı. O sırada bir fakir geldi, Hoca yavaşca ayağa kalkarak kayboldu ve sonra fakire işaret ederek onu sadaka ile savdı. Sadakası yirmi para veya kırk para değildi, her halde bir ekmek parası vermek adeti idi. Sonra yanımıza geldi. Kibar düşkünü zata da yardımda bulunmak istiyordu fakat benden sıkılıyordu. Uzun seneler vaki tecrübeme binâen yanından biraz ayrılarak bahçeye çıktım.  Ona da vereceğini vermişti. Ben geldikten sonra o zat veda edip ayrıldı. Kim olduğunu sordum, elini kaldırdı, bunun manası, "Sorma" demekti ve söylemedi. Sonra kendilerine dedim ki, "Hocam, gerek evvelki fakir ile bu zat ve gerek ben talebeniz ve diğer başkaları da hep sizin fukaranızız, bunlara maddi yardımda bulunuyorsunuz. Ben ve emsalimize de manevi varlığınızdan tasadduk ediyorsunuz. Fakat doktor profesör Reşer sadaka ile kanaat etmiyor sizi soymak istiyor dedim. Güldü ve malum olan tavazuu ile kendisinin bir şey bilmediğini söyledi.

Keşfü'z-Zünûn ile tarihi eserlerini okuduğumuz büyük Türk âlimi Katip Çelebi ile Hoca'nın kitabiyat, terceme-i hâl tarih ve edebiyat hususundaki vukufları mukayese edilince on yedinci asrın yüksek âlimi, İsmail Sâib üstadın yanında mübalağasız olarak bir tilmiz vaziyetinde kalır. Hoca merhum Keşfü'z-Zünun'un bir kısım yerlerini tashih ve daha bir çok ilavelerle Katip Çelebi'ye bir zeyil yapmıştır ki Maarif Vekâletinin satın aldığı bu zeyil ile diğer zeyiller Keşfü'z-Zünun ile yeniden bastırılmaktadır.

İlimle alakası olmadığı için Hoca merhumu takdirden aciz olan bir şahıstan başka matbuatımız vakıf oldukları derecede Hoca'nın kıymet ve fazileti hakkında kadirşinasane yazılar yazmışlardır. Bu büyük irfan ve fazilet varlığını evinden Beyazıta ve Beyazıttan da Merkez Efendiye kadar el ve omuzları üzerinde göz yaşlariyle ebedi istirahat mahalline götüren bin kişilik kafilenin hepsi de Hoca'nın talebeleri, dostları ve sevdikleri idi. Zaten Hoca'nın meşrebi Cenâb-ı  Mevlânânın şu beytiyle hulasa edilebilir :
بعد از وفات تربت ما در زمين مجو
در سينه هاي مردم عارف مزار ماست
Bad ez-vefât zî türbet-i mâ der zemîn-i mecûy
Der sînehâ-yı merdûm-ü arif mezâr-mâst*

Üstadın çok mühim ve kıymetli ve hatta içlerinde nâdir nüshaları olan kitapları vardır. Bu kitaplarm parça parça dağılmadan toplu olarak satın alınmasını kendisini pek yakından tanıyan Maarif Vekilimiz tensib ederek veresesine müracaat edilmiştir. İstanbul veya Ankarada merhumun ismini havi bir dolapta bu eserler erbab-ı mütalaanın istifadesini temin için hıfzolunarak bu suretle de Hoca hakkında bir kadirşinaslık gösterilmiş olacaktır. Vekâletin gösterdiği kadirşinaslığa teşekkür olunur.

Merhum büyük üstadı tanıyanların hatıralarını bir mecmua halinde bastırmaları çok iyi olur. Bu hususta faaliyete geçilmiş olduğunu da memnuniyetle haber aldık.

İsmâil Hakkı Uzunçarşılı

24 Mart 1940
Belleten, Cild IV
* Hazret-i Mevlânâ şöyle buyuruyor : "Vefâtımdan sonra benim türbemi yerde arama, benim mezarım ariflerin gönlündedir".

İnneme'l-ilmü bi't-teallüm
İnneme'l-hilmü bi't-tehallüm
İlm ilme devamla elde edilir
Hilm hilme devamla elde edilir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder