NUTK-İ ŞERÎF
Âferîn ey nâzım-ı tertîb-i imkân âferîn
Bî-lisân ü bî-zamân bî-hadd ü pâyân âferîn
Kıldı hüsn-i pâkini insânda i'lân âferîn
Âferîn ey sâni'-i ten-perver-i cân âferîn
Hâliku'l-eşyâ ilâhü'l-halk u rabbü'l-'âlemîn
Menşe'-i 'ilm ü irâdet ma'den-i hilm ü şühûd
Menba'-i ef'âl ü hikmet hem kıyâm u hem ku'ûd
Hep bütün mahlûk u mevcûd bî-riyâ eyler sücûd
Mübdi'-i âsâr-ı kudret 'akd-pey-vend-i vücûd
Zâbit-ı erkân-ı fıtrat nakşibend-i mâ u tîn
Bu hayât-ı fânîye her aldanan olmuş behîm
'Ârife eşyâyı hâdim bilmeyen kalmış nedîm
Bu fenâya aldanan görmez mi kim her şey 'adîm
Ey semûm-i satvetin te'sîri nîrân-ı cahîm
V'ey sehâb-ı rahmetin sîr-âbı firdevs-i berîn
Dâhil-i nâr-ı cahîmdir tâbi'-i nefs ü hevâ
'Abd-i mahz-ı 'ârifân olmaz esîr-i mâsivâ
Oldular bunlar likâullâha mutlak âşinâ
Kudretin gülzârına bir sebze sidrü'l-müntehâ
Hikmetin şem'ine bir pervâne Cibrîl-i Emîn
Her olan olmuş ezelden olmadan kevn ü mekân
Bu zuhûrât ân-ı dâimdir ne varsa ins ü cân
Eylemiş îcâd sun'un bî-misâl ü bî-nişân
Sun'un eyvânında bir kandîldir nüh âsümân
San'atın dibâcesinden bir varak rûy-ı zemîn
Ehl-i gaflet nâma düşmüş de hem olmuş nâm-cûy
Kimi vehminden halâs ister olur evhâm-cûy
Kimi meyhâne kimi puthâne kimi câm-cûy
Dergeh-i ta'zîm ü tekrîminde 'âlem kâm-cûy
Harmen-i ihsân u eltâfında âdem hûşe-çîn
Feyz-i lutf-ı rahmetin 'âşıklara nutk u beyân
Nûr-ı zât-ı vahdetin 'âriflere olmuş 'ayân
Oldu erbâb-ı dile gâhi 'ayân gâhi nihân
Arsa-i idrâk-i fevz ü re'fetin dârü'l-emân
Rişte-i ümmîd-i feyz-i rahmetin hablü'l-metîn
Gösterir sırr-ı hayâtın gâh rebî' ü gâh harîf
Tâbi'i çokdur bunun evhâma düşmüş her herîf
Kurtulan lutfunla olmuş iki 'âlemde şerîf
Hâkden her zerre te'yîdinle bir cism-i latîf
Âbdan her katre tevfîkinle bir dürr-i semîn
Her sözü bu 'âleme 'ayn-ı hayâtdır kâmilin
Ma'rifetden gayrı olmaz iştigâli 'âkilin
Başka yokdur kapu bir her mün'imin her sâilin
Ol 'amîmü'l-feyz-mün'imsin ki feyz-i şâmilin
Rızk taksîminde kılmaz imtiyâz-ı küfr ü dîn
Vâsi'ât-ı rahmetinden olmamış kimse ba'îd
İki meytin biri kâfir birisi olmuş şehîd
Kimi nâr ister kimi nûr çağırır "hel min mezîd'
Hiç kes cürm ile dergâhından olmaz nâ-ümmîd
Senden ister kâm eğer rüsvâ vü ger halvet-nişîn
'İlm ü 'irfânla münevver olmayan eyler cedel
Zümre-i 'uşşâka bunda her ne vâr oldu güzel
Dâhil-i emn ü emânullâh olmuşlar ezel
Hâdisât-ı ihtilâf-ı devrden görmez halel
Kime kim ma'mûre-i hıfzın olur hısn-ı hasîn
Hüsn-i tevfîkinledir tedbîr-i her idrâk-ı pâk
Feyz-i tedbîrinledir hep âb u âteş bâd u hâk
Hükm-i takdîrinledir ehl-i hüdâ ehl-i helâk
Neş'e-i 'aşkınladır Mecnûn sürûdu sûz-nâk
Pertev-i hüsnünledir Leylî cemâli nâzenîn
'Ârife eşyâda Hakk'dan gayrı yokdur müncelî
Keşfeder bu sırrı sevdâ-yı Muhammed'le Alî
Sünnî şi'îlik Kemâlî kalmadı bende belî
Tâ'atın eyler Fuzûlî tâkat oldukça velî
Hırs ile ne ravza-i rıdvân diler ne hûr-ı 'ıyn
Kıyl u kâl-i mantık-ı Yunan sadâ-yı nefsdir
İktisâb-ı şöhret ü ad san riyâ-yı nefsdir
Kabrine dikdirdiğin nişân hatâ-yı nefsdir
Hûr-ı 'ıyn ü ravza-i rıdvân hevâ-yı nefsdir
Nefsden geçmişdir ol senden rızâ ister hemîn
Fûzûlî'nin gazeli üzerine Osman Kemâlî Efendi'nin tahmîsidir.
"Âlemin n’olduğun eylesem i’lân
YanıtlaSilNi‘meti mihnetdir her şeyi yalan
Bu yerde her şeyi eylesem kurbân
Hançer-i nefretle yüzsem ağlasam"